Archive for the ‘Kurumlar Sosyolojisi’ Category

Post-Fordist Üretim Örgütlenmeleri

Post-Fordist Üretim Örgütlenmeleri ve İşgörenler Üzerindeki Etkileri

Özet
Üretime odaklanarak insan faktörünü ihmal eden Fordist üretim örgütlenmesinde işgörenler, üretim hattı boyunca sürekli tekrar eden basitleşmiş belli bir iş yaparlar. İşin bu monoton ve tekdüze yapısının, işgörenler üzerinde psikolojik ve devinimsel bazı olumsuz yansımaları olabilmektedir. Kırılması güç bir uyuşukluk hali yaratan Fordist üretim örgütlenmelerinde yaşanan sorunları ve güçlükleri aşmak amacıyla, örgütteki insan faktörünü önceleme iddiasında olan post-Fordist üretim örgütlenmesi geliştirilmiştir. İşgörenlerin motorize kariyerler halinde çalıştığı, sorumluluk ve sınırlı özerkliğin tanındığı Post-Fordizm, kalite halkaları ve benzeri yollarla işgörenleri işle ilgili süreçlere katmayı öngörür. Böylelikle işgörenlerin ve dolayısıyla örgütün verimi ve üretimi artırılmaya çalışılır. Okumaya devam et

Kurumsal Davranış

DAVRANIŞ VE DAVRANIŞIN BOYUTLARI

Hasan Tutar

Davranış kavramı, canlı organizmanın, iç ve dış etkilere karşı gösterdiği bilinçli tepki anlamına gelmektedir. Davranışı “hareket”ten ayıran temel faktör, davranışın bir etkiye karşı “bilinçli tepki” olma özelliğidir.[i] Bilinçli davranış esas itibariyle bir nedene dayalıdır ve mutlaka bir amacı vardır. Hareketten farklı olarak bilinçli davranış, davranışta bulunanın iradesi ve bireysel güdülerini yansıtır. Okumaya devam et

Kurumsal Sosyoloji

KURALLAR VE KURUMLAR

Coşkun Can Aktan & Tarık Vural http://www.canaktan.org

Kurallar ve kurumlar bir toplumun temelidirler ve toplumsal düzenin varlığı için gereklidirler. Kurallar, insanlar-arası ilişkiler ve etkileşimlerde davranış ve eylemlere imkan veren ve aynı zamanda onları sınırlayan ilkelerdir. Kuralların varlığı belirsizliği azaltarak bireylerarası ilişkilerde öngörülebilirlik ve istikrar sağlar, insan davranışlarına denetim ve sınırlama getirir ve aynı zamanda bireyi özgür kılarark ona yapabilme gücü ve imkanı sağlar.

Toplumsal düzenin tesisi için kurallar kadar kurumlar da önemlidir. Kurum, bir arada yaşama süreci içerisinde bulunan insanların davranışlarını, eylemlerini, alışkanlıklarını, geleneklerini, değerlerini ve inançlarını ifade eden formel ve informel kurallar bütünüdür. Okumaya devam et

Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Döneminde İslâm, Devlet ve Eğitim

Imperial Classroom / Islam the State, and Education in the Late Ottoman Empire

Benjamin C. Fortna
[Mekteb-i Hümayûn – İletişim Yayınları | Okumak İptiladır Müptelalara Selam!]
İkinci Abdülhamit’in uzun hükümdarlığı pek çok veçhesiyle tarih araştırmalarına konu olmuştur. İmparatorluğun çözülmesinden önceki bu son siyasi istikrar çağı, Batı kaynaklı yeniliklere; ekonomik, kültürel ve siyasi hamlelere reaksiyon gösterilen bir dönemdir. Mekteb-i Hümayûn, bu reaksiyonu Abdülhamit dönemi orta öğretimi üzerinden inceliyor. Okumaya devam et

RAYMOND GEUSS – KAMUSAL ŞEYLER, ÖZEL ŞEYLER

Siyaset kuramının en önemli ayrımlarından biri olan kamusal / özel ayrımı özellikle liberal kuramcılara göre gayet net bir ayrımdır. Raymond Geuss durumun böyle olmadığını, kamusal ve özel’in çoğu durumda iç içe geçtiğini Antik Çağ’dan çeşitli örneklerle aktarıyor kitabında. Sinoplu Diogenes’in antik pazaryerinde, herkesin ortasında bağırarak konuşması, ıslık çalması, mastürbasyon yapması, Jül Sezar’ın kamusal yetkisini kullanarak Senato’yu lağvetmek için Rubikon’u geçmesi, Augustinus’un kamusal hayattan geri çekilerek tinselliği üzerine düşünmek için inzivaya çekilmesi örnekleri üzerinden, günümüzde her bireyin “özel hayatına” verilen önceliğin ve modern liberalizmin sorunlu yanlarına ışık tutuyor.

Okumaya devam et

“Makbul Vatandaş”ın Peşinde

makbul-vatandas

” Makbul Vatandaş ” ın Peşinde II. Meşrutiyet’ten Bugüne Vatandaşlık eğitimi

Türkiye`de devletin istediği vatandaş tipi nasıldı? Bunun için, okullarda nasıl bir “vatandaşlık terbiyesi” verildi? Füsun Üstel, Tl. Meşrutiyetten günümüze uzanan süreçte bu soruların cevabını anyor. Vatandaşlığı tanımlamak ve vatandaşları `yaratmak`, ulus inşasının temel süreçlerinden biri. Vatandaş`m tanımı da, doğrudan doğruya “Vatan”, “Millet”, “Devlet” tanımlarına göre belirleniyor. Kitap, Osmanlı vatanperverliğinden Cumhuriyet döneminin farklı evreleri boyunca bu tanımları inceliyor; “Makbul vatandaş” nasıl tarif edildi, bu tarifte dönemlere göre hangi değişiklikler oldu?
Osmanlı`nın son döneminden Cumhuriyet`in kuruluş aşamasına dek `reşit1 bir özne olarak tasarlanabilen vatandaşın; ulus-devletin ve Tek-Parti rejiminin konsolidasyonu sürecinde “milli yurttaş” olarak kısıtlanması, Türkiye`de yurttaşlık sürecinin temel vasfı olarak ortaya çıkıyor. Kan bir vazife-hak dengesinin denetiminde, bir “devlet eksenli militan yurttaşlık” tipi bu.
Etno-kültüre] yönelimli bürokratik milliyetçilik ile sözleşmeci ulus söyleminin geçimsiz birlikteliğinin tayin ettiği bu yurttaş tipi, bugü ne dek Türkiye`deki yurttaşlık eğiliminin karakterini belirledi, Üs- tel`e göre. 1960-80 döneminde yurttaşlık anlayışı “ılımlı” bir sivil- demokratik etki allına girdi. Ancak 1980`lerde, 1940`larm söylemi ne şiddetli bir geri dönüş yaşandı. Son on yılda vatandaşlık eğitimi ne sınırlı oranda zerkedilen` insan hakları duyarlılığı, hâkim “milli güvenlik yurttaşlığı” anlayışıyla başetmekte zorlanıyor!

Okumaya devam et