Archive for the ‘Ahlak’ Category

Ahlâk ve Modernlik eseri hakkında

80’li yılların bildik depolitizasyon sürecinin ürünlerinden olan köşedönmecilik, vicdanı, diğerkâmlığı ve ahlâkı ıskartaya çıkarıp değer namına ne varsa tahrip ediyor. Medya “yükselen değerler” diye bir terane tutturarak kapitalizmin 200 yıllık ‘değer’lerini (tüketim, bireycilik, başarı ve iktidar hırsı vs.) cilalayıp dolaşıma sokuyor. Piyasa “yenilik”, “değişim” gibi “parlak” ama içi boş sloganlarla insanlığımıza saldırıyor. İnsanların kendilerinden başka bir yol göstericisi Okumaya devam et

Ross Poole AHLÂK ve MODERNLİK

VI. MODERNLİK VE DELİLİK: NIETZSCHE’NİN İLAHLAŞTIRILMASI

Nietzsche’nin düşüncesi, Tanrının ölümünden ziyade -ya da daha zi­yade bu ölümün peşinde ve onunla derin bir karşılıklı ilişki içinde-kendi katilinin sonunu müjdeler.

(Foucault)1

A. NIETZSCHE, FELSEFE VE DELİLİK

1. Michel Foucault, The Order of Things, Londra, Tavistock Publications, 1970, s.385.

Birkaç yıl önce, Al Alvarez, özbilinçli berraklık ve kesinliği, insan tecrübesinin uç sınırlarını işgal eden izleklerin -ölüm, delilik ve mahvolma gibi- serimlenişiyle birleştirmeye çalışan bir moder­nist yazı türü olduğunu ileri sürmüştü. Alvarez’e göre, böylesi bir yazma faaliyeti yazan için uç durumlarda, cinnet ya da intihara kadar ağır riskler taşıyordu. Alvarez’in bunu söylerken özellikle düşündüğü kişi olan Sylvia Plath aşk, reddedilme, öfke, yıkıcılık ve her şeyden önce de kendi ölümünü konu edinmişti. Sylvia Plath’in intiharı, üstlenmiş olduğu işin bir tür mesleki rizikosu ola­rak görülebilir; intihar “basitçe böylesine alevli malzemelerle uğra­şırken göze aldığı bir rizikoydu.”2 Benzer bir çizgide, deliliğin, Ni­etzsche’nin yazımının mesleki bir rizikosu olduğunu önermek istiyorum. Tıpkı Sylvia Plath’in intiharının şiirinin izlekleriyle iliş­kisinin sadece rastlantısal olmaması gibi, bir yazar olarak Nietzs­che’nin kariyerini çok sert ve trajik bir şekilde sona erdiren delilik de yalnızca dışsal bir olumsallık değildi. Nietzsche, işlediği izlekle­ri seçmesi yüzünden, kendisini delilik riskine maruz bırakmıştı.

Nietzsche kendi sessizliğe gömülüşünü, pasifleşmesini ve acınası bir bağımlılığa düşüşünü öngörmemişti -öngöremezdi-, elbet­te. Buna rağmen, girişiminin taşıdığı risklerin farkındaydı.

Pek az kimse bağımsızlık için yaratılmıştır; güçlünün ayrıcalığıdır bu. Bağımsız olmaya zorlanmaksızın tamamen bu hakka sahip olup da ba­ğımsız olmaya girişen kimse böylece yalnızca güçlü olduğunu değil; pervasızlık derecesinde cüretkâr olduğunu kanıtlamıştır. Bir labirente dalar, en küçük parçasının onu nerede ve nasıl yolundan saptıracağını, başkalarından kopartacağını, hoyrat bir vicdan canavarınca lime lime parçalanacağım hiç kimsenin gözlemleyemeyeceği (hayatın zaten ge­tirdiği) tehlikeleri binlerce kat arttırır. Böyle bir kimse mahvolduğun­da, bu mahvoluş öbür kimselerden o kadar uzakta cereyan eder ki ne hissedebilirler bunu ne de yakınlık duyabilirler -ve artık o geri döne­mez!- Artık insanların acımasına bile geri dönemez!3

2. A. Alvarez/The Savage God. A Study of Suicide, Harmondsworth, Pengu­in, 1974, s.281-2. (Türkçesi, İntihar, çev. Zühal Çil Sankaya, öteki Y., 1992).

3. Beyond Good and Evil, çev: R. J. Hollingdale, Harmondsworth, Penguin Books, 1976, paragraf 29. (Türkçesi, İyinin ve Kötünün Ötesinde, çev: Ahmet

Nietzsche’nin bu pasajı yazışından yaklaşık üç yıl sonra çökmesi, bu pasajın yalnızca bir retorik olarak bir köşeye bırakılmaması gerektiğini gösterir. Nietzsche’nin deliliği, yaratıcı hayatının umutsuz son yıllarında yazdığı hemen her şeyde kendisini gösterir ve önceden canlanır. Nietzsche’nin yazılarından megalomanyayı, sabit fikirliliği ve mübalağaları ayırıp atacak olursak, geriye, felse­feye Nietzschegil bir katkı olarak tanınabilir hiçbir şey kalmaz. Eğer böyle bir katkı varsa -eğer Nietzsche bir felsefeci olarak ince­lenmeye değiyorsa-, o vakit deliliği, felsefe içinde yer alan bir so­rundur.

Nietzsche’nin deliliği sadece felsefi bir sorun değil, elbette. Bu, Nietzsche’nin kendisine ne olduğundan habersiz olmasının azalt­mayıp derinleştirdiği kişisel bir trajedi ve çöküştü. Zamanla rahat­sızlanarak sonunda fiilen çökmesinin tıbbi, psikoanalitik, hatta sosyolojik açıklamaları olduğuna kuşku yok. Ama bununla ilintili olarak, anlatılması gereken felsefi bir öykü de var. Hem, “her büyük felsefe(nin)…yazan açısından bir itiraf olduğu”nu savunan da Nietzsche’ydi.4 Nihai çöküşünden önce tamamladığı son büyük eseri Ecce Homo başlıklı özyaşam öyküsüydü. Bu eserin altbaşlığı, “Kişi Nasıl Kendisi Olur”, Nietzsche’nin bu son yıllar boyunca meşgul olduğu felsefi projeye -benliği yeniden yapma- gönderme­de bulunur. Yazarının zihinsel dağılışı, bu projenin başarısızlığını mümkün olan en dramatik tarzda sergiler.

4. ibid., paragraf 6.

5. Robert C. Solomon, From Hegel to Existentlallsm, New York, Oxford Uni-versity Press, 1989, S. 106.